Pandemi ve sosyal izolasyon istenmeyen bir çok zorlukları hayatımıza dahil etti. Süreç ve belirsizliğin hala sürüyor olması, bireylerin tahammül düzeyini düşürürken aynı zamanda bu sürecin zorluğunu ilişkileri sağlam temellere dayanmayan çiftler daha derinden hissetti.
Hayatın olağan akışında öncesinde rastlamadığımız ve hiç alışık olmadığımız bu pandemi süreci tüm hayatımızın dinamiklerinde de değişimler meydana getirdi. Küçük alanlarda aynı kişilerle yapılan paylaşımlar bazı kişilerde tahammül seviyesinde düşüklükler yaratırken aynı oranda öfke ve stres yönetimini de zorlaştırıcı bir hale getirdi. Bu sürecin her insanda yarattığı etki tabi farklı oldu. Pandemi öncesinde çok fazla sosyallik içerisinde bulunan ve kendini bu noktada sınırlandıramayan kimi kişiler bu sürecin kendilerinde olumlu etkiler yarattığını ifade ederken kimileri için de radikal kararların alınmasına zemin oluşturdu.
Bazen Zaman Her Şeyin İlacı Gibi Dursa Da Kimi Zamanlarda Duygusal Anlamda Virüsün Yayılıp Çoğalmasını Sağlayan Bir Besi Ortamı Haline Gelir!
Pandemi sürecinde herkes zamanın ne kadar hızlı geçiyor olduğunu özümsemiştir. Bu sürede de tabi her değişimin ve dönüşümün sancısı olduğu gibi bireylerde de çeşitli sancıların yaşandığı görülmektedir. Sosyal izolasyon nedeniyle ‘’yalnızlık’’ hissinden korkan ve kaygı duyan bireyler bunu derinden hissetmeme adına bazı ilişkilerin temelini attı. Fakat bu süreçte duygusal boşluğun sebep olduğu bu eylemlerin pandemi süreci bittikten sonra ne derece istikrarlı olacağı pek olumlu bir sonuç vermiyor. Çünkü görüşmelerin kısıtlı olduğu ve bir cafe ortamında oturup herhangi bir şey içememek, yüz yüze sohbet edememek kişilerin birbirini tanıma yönünde eksik parçaların olduğunu da gözler önüne sermektedir. Sosyal izolasyon, bir sosyallik ile doldurulmaya çalışılıyor ve adı sosyal flört olarak kalıyor.
Aynı Ev Ortamında Kişiler Birbirlerinin Kusurlarını Görmeye Başladı!
Sürecin getirdiği zorunluluklar küçük metrekarelere herkesin hayatını sığdırma gerçeğiyle de hepimizi yüzleştirdi. Bireysel olarak tahammül seviyesindeki düşüşler ve belirsizliğin kişide yarattığı kaygı oranı çok basit tartışmaların bile büyümesine neden oldu. Çiftler ve aile üyeleri öfkelerini birbirlerinden çıkarmaya daha meyilli bir hale geldi ve aynı ev içerisinde yalnızlıklar arttı. ‘Biz’ kavramı biraz daha ‘ben’ kavramına geçince herkes büyük yüzleşmelerden geçmeye başladı. Ev içerisinde özel alanları kısıtlı olan kişileri elbette daha derinden etkiledi. Fakat ilişkisi sağlam temellere bağlı olan ilişkileri bu oranda etkilemedi elbette. Bu çiftler birbirlerine karşı anlayışları olduğu için birbirlerine destek olarak zamanlarını keyifli hale getirebildiler.
Anlayış ve tahammül olmadan ev içerisinde ilişkiyi canlı tutmak oldukça zordur. Sürecin hala devam ediyor olması bu konudaki hassasiyetin önceki süreçlere göre daha fazla olması gerektiğini destekler niteliktedir. Eşlerin ve çiftlerin bu anlamda yaşadıkları sıkıntıyı güzel bir dille ifade edebilmesi iç dünyalarını rahatlatacak ve farkında olmadan büyüyen problemlerin önünü kesecektir. Çiftlerin beklenmeyen anda birbirlerine yapacakları sürprizler bu anlamda çiftlerin psikolojisine iyi gelecektir. Sevgiyi en fazla hissetmenin öne çıktığı bu süreçte çiftler birbirlerini etkili bir şekilde dinlemeli ve birbirlerine eş oranda destek olmaktan kaçınmamalıdır.
Uzm. Aile Danışmanı Serap Ağalar